WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“Zeytinlik) , Prastyo ( Baf -Yuval) , Artemis ( Ardam), Aysimyo (Avtepe), Ovgoroz (Ergazi), Ayharida ( Ergenekon) , Konetra ( Gönendere), Sinde (İnönü), Kritya ( Kilitkaya), Kukla ( Köprü), Avgalida ( Kurtuluş), Korovya ( Kuruova) , Livatya ( Sazlıköy) , İpsillat ( Sütlüce), Evretu ( Der…”

Luricina’nın esrarengiz bir geçmişi bulunmaktadır. Güzel Lorenzia’nın efsanevi hikayeleri uzun zamandan beri bilinmektedir. Ancak tam olarak gerçeği kimse bilmiyor. Ben kendimi konu üzerinde uzman saymıyorum.Gerçek olan, 650 köy ve kasabası bulunan, ve tarihi muhtemelen 12-13üncü asırlara dayanan adamızda Luricina, en fazla o köyün yerlileri için önem taşır. Luricinalılar kendilerine ait çok kültürlü geçmişlerinin onları diğer bölge halklarına nazaran daha özel konuma getirdiğine inanırlar. Türkçe, Rumca ve İngilizce dilini konuşabilmeleri onlar için her zaman gurur kaynağı olmuştur. Dünyanın neresine yerleşirlerse yerleşsinler, Luricina köylüleleri her zaman bulundukları yerlere kolayca uyum sağlamayı beceren, ticarete yatkın, azimli kişiler olmuşlardır. Nerede oldukları köylerine karşı olan özlemlerini hiçbir zaman azaltmamış, aksine giderek artmıştır. Zaman aşımına rağmen köylüler her zaman köylerinde bulundukları zamanki mutlu günlerini anımsarlar. Uzun zaman önce kaybettikleri yakınları doğal olarak nostaljik anılarının bir parçası olarak beyinlerinde yerini korur. O zamanlar sade yaşam ve fakirliğin birlikte hüküm sürdüğü yıllardı. Aile bağlarının güçlülüğü aidiyeti artıran bir unsur idi. Ayrıca, diğer Kıbrıs’lıların ‘Linobambaki’ (keten ve pamuk) olarak bilinen yerel kültürlerine karşı takındıkları aşağılayıcı tavırlar, onları Kıbrıs ölçüleri üzerinde bir bağlılıkla birbirlerine sarılmalarına yol açmıştır.

Bu çalışmayı yaparken amacım köyümüz üzerine daha önce söylenenlere ilave etmek veya onları sorgulamak değildir. Sadece bu bilgileri genç kuşaklar ve yaşlılarımız için yeniden tazeleyip geçmişimizin ilerideki nesillere aktarılmasını sağlamayı amaçladım. Acı gerçek şudur ki 50 yıldan beri süregelen göçler bu güzel, eşsiz köyümüzün nüfusunu korkunç şekilde azaltıp 1878 yılında İngiliz sömürge dönemi zamanındaki nüfusun altına çekmiştir. Politika, yoksulluk ve modern seyahat bu kötü durumun gerçekleşmesinde rol oynayan unsurlar olmuştur. Ancak kesin olan bir gerçek var. Şimdi İngiltere, Amerika, Avustralya, Türkiye, Kanada veya dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan Luricinalıların büyük çoğunluğunun kalbleri herzaman Lorenzia Vadisinde atacaktır.

Venedikliler dönemindeki haritalarda Luricina Lorthing olarak isimlendirilir. 1540lı yıllarda ise Visconta eyaletinde Lorichina olarak kayıtlarda görülmektedir. Bu, orijininin muhtemelen 12-13üncü yüzyıl Luzinyan dönemine dayandığını gösterir. 1500lü yılların başında Venedikliler zamanında yapılan sayımda köy halkının çoğunun Ortodoks Rumlardan, küçük bir bölümünün ise Latin topluluklardan oluştuğunu görürüz. Civar köyler olan Damalia, Aya Zorzi, Aya Marina, ve Malloura da az sayıda Latin köylüler içeriyordu. Bu köyler arasında en detaylı sayım bilgileri Malloura köyüne aittir.
1565 kayıtlarına göre Malloura köyünde kölelikten azledilmiş 81 yetişkin yaşıyordu Bir serf, yani tarım işçisi kadının azledilmiş bir erkekle evlenmesi sonucu doğan ‘francomates’ denilen kişiler gerçi serbesttiler, ama hala Latin Lordların hizmetçisi idiler). Kadın ve çocuklarla birlikte Malloura köyünün nüfusu 196 civarında idi. ((1 The Great Map of Leonida Attar. Written by Francesca Cavazzana Romanelli & Gilles Grivaud.The Bank of Cyprus Cultural Foundation. 2006.))
Malloura’nın orijini Romalılar dönemine kadar uzanır. O dönemde köyün nüfusu 188 ile 258 civarında idi. Arab – Bizans dönemlerinde terkedilen köye, Luzinyanlar döneminde tekrar geri dönülmüştü. O zamanlar köy oldukça varlıklı idi ve köy halkı geçimini tahıl,bağ, meyve bahçeleri ve çobancılık gibi uğraşlardan sağlamaktaydı. [2]
Bölgede tarımla uğraşan ilk köy Athienou köyü idi. Köy Milattan Önce 1. Yüzyılda, bir Roma İmparatorluğu eyaleti olarak kurulmuştu. Luricina’nın kuzeyinde ise bölgenin en eski köyü olan Idalion köyü bulunuyordu. Bu köy Elen egemenliğinin ilk zamanlarında, 3000 yıl kadar önce kurulmuştu.

Venedikliler zamanındaki 1562 Nüfus Sayımına göre Kıbrıs’ta devlete ait 246, asil ailelere ve Kiliseye ait 567 köy bulunmaktaydı. [3] Köylüler hiç toprakları olmayan kiracı konumunda idiler. Venedikliler zamanındaki feodal sistemin daha iyi anlaşılması için kısa bir açıklama yararlı olacaktır. Sınıfsal farklılıklar adanın yönetilmesinde önemli bir rol oynamaktaydı. Paroiki / Parici ve Perperiarii sınıfları en alt tabakadaki sınıfları teşkil etmekteydi. Paroiki (Parici) sınıfı mensupları vergilerinin bir parçası olarak haftada iki gün Lordların kölesi olarak çalışmak zorunda idiler. Ek olarak çalıştıkları tarlalardan elde edilen mahsulün yüzde 20 ile 66sını üzerlerinde tamamen hakimiyeti olan Lordlara vermek zorunda idiler. Bu sınıfa mensup kişiler köle muamelesi görmekte ve onlara ölüm cezası hariç her istenilen ceza verilebilmekteydi. Paricilerden ayrılarak ikinci sınıf tabakayı oluşturan Perperariiler ise serbest (kölelikten azledilmiş) konumuna gelebilmişlerdi. Perperarii ismi, bu insanların “hyperper” denilen ve vergi olarak ödedikleri altın paralara verilen isimdi. Lefkoşa’nın devlet çalışanları ve varlıklı kesiminin çoğunu Perperiarii sınıfı oluşturmaktaydı. Fakat bu, onları her iki sınıfa da hor gözle bakan Venedikli Lordların haşminden korumuyordu. Üçüncü sınıf olan Lefteri (Eleutheroi), aynı zamanda Francomati olarak da bilinmekteydi. Bu sınıf lordlarına yüklü miktarda ödenek vererek serbest olabilen Parici sınıfı içerisinden gelmekteydi. Ancak bu sınıf da mahsullerinin yüzde 10-20 sini kendilerini azleden lordlarına vermek zorunda idiler. Ayrıca Krala da kendilerine verilen ayrıcalıklar için vergi ödemek zorunda idiler. Lefteri (Francomati) sınıfı serbest olmakla birlikte sıradan hakimlerin hakimiyeti altında idiler. [4]
82 yıllık Venedikliler döneminde, Osmanlılar döneminde olduğu gibi Kıbrıs nüfusunda aşırı değişimler görülmektedir. Aşağıdaki tablo bu değişimlere örnek teşkil etmektedir.

Aşağıdaki statistikler ve kaynaklar Halil İnalcık’ın ‘Fetihten Sonra Kıbrıs’ta Osmanlı Siyaset ve İdaresi’ ve ‘Tarih Araştırmaları, Uluslararası Tarih Jurnalı’ kitaplarından alınmıştır.

(Parici. Topraksız köylüler). Francomati (Azledilmiş köleler). Toplam
15. Yüzyil sonunda Parici 47,185 77,066 124,251
1540 (F. Attar, M.L. III, 534) 70,050 95,000 165,050
1562 (B Sagredo, M.L. III,541) 83,653 47,503 131,156. [5]

Bu istatistiklerden görüldüğü gibi, köylü sınıfın nüfusundaki aşırı değişimlere ragmen adanın nüfusu 82 yılda pek çoğalmadı.Fransız araştırmacı Gilles Grivaud, Derek Counts, P. Nick Kardlias ve Michael Toumazou’nun düzenlemesini yaptığı ‘Malloura Vadisinin Geçmiş ve Şimdiki Arkeolojisi’ isimli kitaba vurgu yapmış ve Luricina bölgesinin tarihi üzerinde bilgimizin gelişmesine neden olmuştur. Bu yazar ve araştırmacılar, Venedikliler döneminin sonlarında Luricina ve civardaki köyler ve nüfusları üzerinde bizlere açıklayıcı bilgiler vermektedirler. Verdikleri detaylar muhtemelen 1562 veya 1565 kayıtlarından alınmıştır.

Adı geçen bazı köyler:

Malloura 81, Francomates (Malloura üzerine daha fazla bilgi için kazı haritalarına ve sayfa 1 deki tarihsel arşiv materyallerine bakınız)
Athienou / Atirne 61
S Zorzi (Petrofan ? ) 1
Damidia / Damalia) 31
Lympia 88
Louroujina / Lorthina 186
Potamia 66
Dhali 158. [6]

Önemli bir not: Yukarıdaki figürlere kadın ve çocuklar dahil olmayabilir. Birinci paragrafda gördüğünüz gibi Malloura’daserbest (Francomate) 81 kişi yaşamaktaydı. Ancak köyün nüfusu 196 civarında idi. Bu durumun Luricina için de geçerli olduğunu varsayarsak köy nüfusunun 300-350 olduğu anlaşılabilir. Ancak bu pek ihtimal dahilinde değildir.Yeterli arşivsel delil eksikliğinde sadece spekülasyon yapabiliriz.

Yukarıdaki bilgilerden Luricina’nın zamana göre büyükçe bir köy olduğunu anlıyoruz. Nüfusu Athienou (Kiracı Köy) ve Dhali’den (Dali) daha büyüktü. 1572 yılında yapılan Osmanlı sayımında 27 aile ünitesi üzerine detaylı bilgi verilmemektedir. Makul bir tahminle nüfusun 100-130 civarında olduğunu varsayabiliriz. Bu, nüfusda bir azalma olduğunun kanıtıdır. Açıklama olarak bunun kesinlikle bir Latin unsuru olduğu kabul edilebilir. Fetih esnasında bazı ailelerin Luricina’ya ve başka bölgelere transfer edildiği ve savaştan sonra Osmanlı yerleşiklerinin varlığı da anlaşılabilir. [7]
Latin ailelerin evlerini terketmesiyle bu evler yeni yerleşiklere ve savaş galibi askerlere verilmişti. Osmanlı düzeninin belki de en önemli reformu, köylülerin toprak ve mal varlıklarına sürekli kira sistemi ile sahip çıkmalarına ve çocuklarına miras olarak devretmelerine izin verilmesi idi.
Müslüman olmayan nüfustan alınan vergi pek tabii iki din arasındaki farklılığı öne çıkarıyordu. Ancak Hristiyan dinine mensup olanlar askerlik hizmetinden muaf tutularak büyük bir avantaj saglıyorlardı. Çoğu zaman harblerde ölüme gönderilen Müslümanlar aile topraklarını geliştirmeye vakit ayıramıyorlar, Hristiyanlar ise askerlik sorunları olmadığından ticaret ve diğer işlerine yoğunlaşıp Müslümanlara nazaran daha başarılı oluyorlardı. Yine de bazı Hristiyanlar mevcut durumdan hoşnut olmadıklarından Müslümanlaşma yoluna gittiler. Bunların çoğu Latin nüfustu ve diğer Ortodoks komşularının ve adanın yeni Osmanlı sahiplerinin tepkisinden kendilerini korumak için bu yolu seçmişlerdi. Müslümanlığı seçmekle hayatlarını kurtarmayı ve günlük yaşamlarında daha güvenli olmayı amaçlamışlardı. Aradan birkaç yıl geçitikten sonra Latinlerin karşılaştığı ayrımcı tavırlarda azalma kaydedildi. Athienou gibi bazı civar köylerde dinlerini uygulamaları serbest bırakıldı. Ancak sadece ağır işlerde çalıştırırlardı. Bugün dahi Kıbrıslı Türkler Athineou köyüne “Kiracıköy” olarak bilirler.
Osmanlılar tarafından Luricina (o zamanki ismi ile “Lorthina”) üzerine 1572 yılında yapılan vergi değerlendirmesi kayıtları Köyün Venedikliler zamanındaki durumu göstermeleri açısından ilginçtir. Bu bilgilerin kaynağı Halil İnalcık tarafından yapılan araştırmadır (Kıbrıs’ta Fetihten sonra Osmanlı İdaresi ve Siyaseti, Sayfa 21, cetvel 2). [8]

Nüfus Ispenje

Ev Sayısı 24 Adult males 27
Bekar 3 Total tax 810
Dul 0

Vergi
Buğday 900
Arpa 1,050
Keten –
Pamuk –
Meyve 975
Zeytin 55

Aidat
Arı Kovanları 10
Kozalar –
Bahçe mahsulleri –
Koyun vergisi 20
Domuz vergisi 40

Ceza ve diğer aidatlar 95
Mirasçısı olmayan mal ve diğer 75
Kırsal vasilik –
Değirmenler –

Toplam 4,030

Ahmet Gazioğlu tarafından verilen bu bilgilerin orijini Halil İnalcık’ın araştırmasından alınmıştır. Araştırmanın 182inci sayfasında alınan vergilerin mal ve mahsullere göre toplamı verilmektedir.
İlk Osmanlı nüfus sayımına göre Hristiyanlardan alınan askerlik muaf vergisi, ödedikleri toplam verginin yüzde 26, 27si kadardı. Venedikli Lordlar için çalıştıkları iki gün bir güne indirilmişti. Bu Luricina köylüleri için büyük bir rahatlama sayılırdı. Kendi tahılları için harcaycak bir ek gün elde etmiş oluyorlardı. Diğer başka bir avantaj, topraksız köylülerin üzerinde çalıştıkları toprakların devamlılık prensibi ile kendilerine bırakılması olmuştu.Ayrıca bu topraklar erkek çocuklarına miras olarak bırakılabilecekti. Bu uygulama köylülerin toprak sahibi olmalarını sağlıyordu. Ancak tapu uygulaması 1800 lü yılların ortalarında başladı. Toprak sahipliğinin isbatı için iki kişinin ve ek olarak İmam veya Papazın tanıklığı yeterli idi.

1572 yıılında Lurucina’ın vergi yükümlülüğü

Jizye Tüm vergiler Toplanan vergi yüzdeliği yetişkin bir erkeğin
vergi yükümlülüğü 1,620 5,704 54 210. [9]

Yukarıdaki vergi ödeyen nüfus sayısına bakıldığında kadın nüfusunun eşit olduğu, çocukların ise nüfusun yarısını teşkil ettiği tahmin edilebilir. Bazı engelli ve yaşlı erkekler de tabiatıyla askerlikten muaf idiler. 1572 yılında Türk nüfusunun henüz büyük sayılara ulaşmadığından nüfusun çoğunluğunun Hristiyan nüfustan oluştuğunu tahmin edebiliriz. 1643 Nüfus sayımında Hristiyan nüfus içeren ev sayısının 41 olduğu görülür. [10] Bu bilgilerin toplandığı zaman henüz o tarihteki Müslüman nüfus sayısına ulaşamamıştık. Ancak şunu söyleyebiliriz. Türkiye Başbakanlığı Arşivlerinden elde edilen “Iskan Defteri” (Kamil Kepeci, 2551 numaralı defter) bilgi, 1572 yılında Luricina’ya bazı yerleşik nüfusun aktarıldığı doğrultusundadır. Bu konuda aşağıda daha fazla bilgi verilmiştir.

Adanın Osmanlılar tarafından fethinden sonra vergi sistemi yeniden düzenlenerek halka uygulanan vergi yükümlülüğü hafifleştirilmiştir. Aşağıdaki tablo, özellikle varlıksız halkın vergi yükümlülüğünün nasıl hafifletildiğini gösterir. [11]

Venedikliler Dönemi Osmanlılar Dönemi

İki gün zoraki çalışma Bir gün zoraki çalışma
60,80 veya 90 akçe (para birimi) 30 akçe ispenje vergisi (Hristiyanlardan)

Sabit Vergi Miktarı
5 akçe kişi başı tuz vergisi Kaldırıldı
60 akçe yeni doğan her katır için Kaldırıldı
25 akçe her inek için Kaldırıldı
25 akçe her kısrak için Kaldırıldı

Doğumdan
1 akçe her koyun için yıllık Kaldırıldı
1 akçe her kuzu için Kaldırıldı

Tahılın üçte biri Kaldırıldı

Bağlık Alanlar
Her dönüm arazi için 1.5 akçe Kaldırıldı

Müslüman olmayan nüfus için yeni bir vergi sistemi yapılandırıldı ve onlara ailenin gelirine göre 60, 80 veya 100 akçe vergi uygulanmaya başlandı. Bu vergiye cizye denildi, ve bunu ödeyerek Müslüman olmayan nüfus askerlikten muaf oldu.

Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethinden önce adada Venediklilerin çoğu Rumca konuşan nüfustan oluşan Ortodoks Hristiyan çoğunluk nüfusa uyguladığı baskıcı, ayrımcı bir dominasyon hakimdi.Osmanlıların adaya gelmesiyle kontrol Ortodoks Kilisesin devredildi. Bu, Latin nüfus için feci bir durum teşkil etti. Birçokları adadan kaçtı. Bazıları katledildi, bir kısmı da kurtuluşu Müslüman olmakta buldu. Bizim için öncelikli soru Luricina’nın Latin mi, Ortodoks mu olduğu veya nüfusun Türkiye’den gelen göçmenlerden mi oluştuğu sorusudur.
Yazılı arşiv bilgisinin eksikliğinde bu soruya kesin bir cevap vermek oldukça güçtür. O yüzden Luricina üzerindeki bilgimiz sonuçsuz kalmaktadır. Şu an Osmanlı arşivlerinin taranıp bilgimizin geliştirilmesi için muazzam çabalar harcanmaktadır.Yeni arşiv materyallerinin şu an yapılan çevirisiyle ileride daha fazla bilgiye ulaşmamız mümkün olacaktır. O zamana kadar az sayıda da olsa dini kalıntılar ve tarla ve tepelere verilen isimler bize belki bir ipucu verebilir. Bu bağlamda ilk sormamız gereken soru Florenzia/Lorenzia hikayesinin gerçek payı olup olmadığı olmalı. Malesef ne kadar da çekici olsa bu konuda herhangi bir kesin delil bulunmamıştır. Dr. Ata Atun’un “2500 Yıllık Tarihin Derinliğinde Kıbrıs’ın İsimleri ve Mekanları” isimli kitabında Luricina’ın ismi Lorthing ile başlar. Bu sonradan Loorezena ve Louroujina, son olarak da Akıncılar olarak değişime uğrar. [12]
Lorenzia’nın hikayesinin nasıl ve ne zaman oluştuğu nesillerce çözülememiş esrarengiz bir olaydır. Belki de gerçeği hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. 1831 Nüfus Sayımı da bu hikayenin mitolojik niteliğini açığa çıkarmıştır. Çünkü bu sayımda köyde bir kuyu olduğu üzerine hiçbir delil yoktur. [13] Hatırlatma olarak okurlara hikayenin başlangıcında Lorenzia’nın ailesi ve davarı için köydeki bir kuyudan su çektiği anlatılmaktadır.

Latin toplumu Ortodoks Rumlardan daha az olduğu halde Ay Sozomenos, Bodamya ve Lorthina (Luricina) çevresinde geniş toprak parçalarına sahiptiler. Aya Marina kilisesi aslında Bir Latin kilisesi idi. Hristiyan nüfusa uygulanan vergi sayımını içeren 1643 tarihli, 8428 numaralı Cizye defterine göre Aya Marina köyünde 13 hane (aile ünitesi) bulunuyordu. Ağustos 1735 tarihinde şiddetli bir deprem sonrası köy nüfusu orijinal adı Limbya olan köye taşındı. O zamanlar şüphesiz Latin nüfus, Ortodoks nüfusun çok altında idi. Zamanla çoğu Latinler ya Müslüman ya da Hristiyan oldular.
Kıbrıs’ı Osmanlılar döneminde ziyaret eden M de Cesnola’ya göre “Linobambaki” lerin çoğunluğunun orijini hayatlarını kurtarmak için Müslümanlaşan, ama gizlice Hristiyanlığı uygulayan Latinlerden oluşmaktaydı. Sonradan aralarında Sir Harry Luke ve Rupert Gunnis de olan bazı tarihçiler bunu doğrulamışlardı. [14] Ancak bu tarihçilerin vurgulamadıkları konu, 1700 lü yılların ortalarından başlayıp 1800 yıllarının başlangıcına kadar olan dönemde köye gelen Türk ailelerin köyün etnik yapısını tamamen değiştirdiğidir. [15] O dönemde yapılan nüfus sayımlarından elde edilen veriler köyün bugünkü genetik yapısının 16ncı yüzyılda değil, çoğunlukla bu dönemde oluştuğunu gösterir.

Bölgede tabii ki başka kiliseler de bulunmaktaydı. Eski Larnaka, Lefkoşa yolu üzerindeki Aya Philidhitiosa bunlardan biridir. Unutulmaması gerekir ki nisbeten az nüfuslarına göre 1831 yılında inşa edilen Rum kilisesi Ay Andronicos, ve Panayi ile Ay Epiphanios kiliseleri de 1950li yıllara kadar oldukça faaldılar. Rupert Gunnis’e göre, St. Epiphanios Kilisesinde bazı yenileme çalışmaları yapılmış, ancak bu restorasyonlar kilisenin iç görünümünü bozmuştu. Rupert Gunnis’in köye 2 mil uzaklıkta ve ana Larnaka yolu üzerinde olduğunu belirttiği Bizans Kilisesi St. Katerina hakkında cevaplanmamış sorular bulunmaktadır. [16] Bu kilise 1935 yılında hala vardı, ancak köyün yaşlıları onun varlığı hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller. Garip olan birçok bölge haritalarının da St. Katerina kilisesini göstermemesidir. Neden? Bodamya köyünde de bir Ay Katerina kilisesi vardı. Ama Rupert Gunnis konumundaki bir tarihçinin bu kiliseleri karıştırma yanlışlığı yapacağı düşünülemez.Üstelik Gunnis kilisenin Luricina’dan 2 mil uzaktaolduğunu belirtiyor. Esasında Gunnis’in belirttiği yerin Aya Marina olduğu kanısına varılabilir.

Köydeki cami, çoğu kiliseler kadar eski değil. Şimdiki cami 1800 yıllarının sonuna doğru veya 1900lu yılların başlangıcında inşa edilmiş olup, minaresi 1930lu yıllarda eklenmiştir. Caminin merkezi konumu bazı ailelerin Osmanlı döneminin başlangıcında köye yerleştikleri ipucunu verir. Ancak garip olan caminin hemen yanındaki arazilerin sahipleri Tahura ailesinin (örneğin İsmail Ali ‘Gicco’) köye Türkiye’den 1700lü yılların sonunda veya 1800lü yılların başlangıcında geldiği biliniyor.Sorulması gereken bu arazilerin Mustafa Sarı Tahura tarafından satın alınmazdan önce kime ait olduklarıdır. İngilizlerin Kıbrıs’ı devraldıkları 1878 yılından sonra, 1882 Lord Kitchener haritaları caminin varolduğunu göstermektedir, [17] aynı bina olmayabilir ama cami olarak kullanılan daha küçük bir bina görünüyor.Bu gerçeği kanıtlamak için daha fazla araştırma gerekimektedir.

Galaba, Pekri, Laos, Mavri ve Kavaz’ın ataları cami ile köyün içerisinden akarak geçen dereve eski Türk mezarlığı arasındaki bölgeye yerleşmişlerdi. Bu onların Luricina’nın eski eşrafları olduğunu mu kanıtlıyor? Mehmet Katri aile ağacının Luricina’nın en eski ve geniş aile ağaçlarından olduğu kanıtlanmıştır. 1878 yılındaki Osmanlı nüfus sayımı çevirileri bunun gerçek olduğunu gösteriyor. 1700lü yıllarda köy civarına yerleşen Arab Siliono ailesi kronolojik sıralamaya göre hangi ailelerin köye yerleştiği konusunda ipucu verebilir. Ancak başka garip şey kaydedilen aile ağaçlarının 9/10 nesil geriye gitmesidir. Şüphesiz Türklerin gelmelerinden çok önce köyde küçük bir Rum nüfusu bulunmaktaydı. Ancak sitede ne bu Rum aileleri ne de köyün kurucuları oldukları söylenen Latin toplumları üzerine herhangi bir bilgi bulunmuyor. Ayrıntıları doğrulamak ve kesin bilgilere ulaşabilmek için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Rum toplumunun varlığı kayıtlara eklendikçe onların 1700 yılların ortalarından itibaren sayıca daha az olduklarını öğreniyoruz. 1643 nüfus sayımındda kaydedilen 41 hane Hristiyan nüfus, o yıllarda Rum nüfusunun 1831 sayımından daha fazla olduğunu gösterir. [18] Rum nüfusun adayı 1700 yıllarının ortalarında kötü etkileyen veba, kuraklık, sıtma gibi nedenlerden dolayı terkettikleri tahmini doğru bir tesbit olur. [19] Bazıları da yakınlardaki Limbya / Olympia köyüne yerleşmiş olabilir. Bu durum yeni ailelerin, yani bizim ailelerimizin köye yerleşmesinin önünü açmıştır. 13 hane barındıran Aya Marina da 1643 yılında yukarıdaki aynı nedenlerden dolayı ve köyün yıkımına neden olan depremden dolayı terketmişler ve birçoğu Limbya köyüne yerleşmişti.

İlerideki araştırmalara ışık tutacak nitelikte olan ve 1572 yılında yazılan ‘Mevkufat Defter’ Anadolu’nun çeşitli yörelerinden Kıbrıs’a transfer edilen 1689 ailenin kaydını içerir. [20] Sorulması gereken bunların kim oldukları ve hangi bölgelere yerleştikleridir. İleride belki bu bilgileri içeren dökümanlara ulaşma imkanımız olur.

Konu üzerinde tartışma teşvik etme açısından aşağıdaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Başka kişiler değişik sonuçlara varabilir.
Bir kısım yaşlılarımızın bazı köylülerimizin Maronit orijini olduğu konusunda şüpheleri bulunuyor. Delil olarak da Aya Marina kilisesi gösteriliyor. Bu tahminin doğru olmadığını iddia edebilirim. Şu sebebten; 1596 yılının Ağustos ayında ve Mart 1597 tarihlerinde Osmanlı fethinden sadece 14-15 yıl sonra Din Bilimi dalında Perugia Profesörü Girolamo Dandini adayı ziyaret etmişti. Misyonu Lübnan Maronit toplumunun yaşam şartlarını araştırmaktı. Kıbrıs Maronit toplumu üzerindeki raporu, adada yaşayan Maronit toplumunun 20 yerleşim alanını belirtiyor. Rapor Luricina’dan hiç bahsetmiyor. Ayia Marina bu listenin içinde yer alır. [21]
Aşağıdaki bölüm Guita G Huorani ve Palmieri’nin de aralarında bulunduğu yazarların kitaplarından alıntıdır. En ilginç bölüm 1636 yılında Luricina’da gerçekleşen din değişimleri üzerinde yazılan bölümdür. 1905 yılında Palmieri’nin iddiası Jerome Dandini’nin 1596 yılında Kıbrıs’ı ziyareti sırasında yazdığı ve 20 Maronit köyleri arasında Luricina’nın olmadığını gösterdiği rapora ters düşen niteliktedir. [22] Bu sitede kaydedilen ailelerin 10/11 nesil öncesi geçmişlerini gösteren kayıp zamanı meydana çıkarabilsek köyümüzün tüm ailelerinin tarihini belki de tamamlayabileceğiz.

Osmanlı Hakimiyeti altındaki Kıbrıs’lı Maronitler (1571 -1878)
Diğer Hristiyanlar gibi ‘Kafirler’ olarak tanımlanan Maronitler, Osmanlılar döneminde aynı zamanda ‘Süryaniler’ olarak da biliniyordu (Jennings 1993: 132, 148-149). Osmanlı Hakimiyeti adadaki Maronit topluluğunun erimesine neden oldu. Ölüm, esaret ve göç nedeniyle nüfusları yokolan köyleri Maronitlerin adeta yokolmalarına neden oldu. Onlara uygulanan baskı, ayırımcılık ve vergi yüzünden papazları ve başpiskobosları yerli konumlarını kaybettiler.
Adanın Rum nüfusunun Osmanlıların fethi esnasında tarafsız kalmalarına karşı, Maronit nüfus Latinlerin yanında Osmanlılara karşı savaşmıştı. Bu yüzden yerleşim alanları yerle bir edildi. Adanın tamamen Osmanlı hakimiyeti altına girmesiyle Maronitlerin Latinlerle olan birlikteliği cezalandırıldı. Aynı şekilde Rum toplumu da Venedikliler zamanında kendilerine Katolikler tarafından uygulanan zulümü anımsayarak geriye kalan Katoliklerin çoğu Maronit olduğundan dolayı onlardan intikamlarını alma yoluna gittiler. Osmanlılar ve Rumlar birlikte bu şanssız topluma, Maronitlere karşı çok acımasızca davrandılar. (Palmieri 1905: makale 2462, Cirilli 1898: sayfa 14-15). 1572 yılında Maronitlerin 33 köyü bulunmaktaydı ve Piskoposları Carpasie vilayetindeki Dali Manastırında ikamet etmekteydi (Palmieri 1905: makale 2462).
Osmanlılar döneminde 14 Maronit köyü yokoldu. 1596 yılına gelinceye kadar, Osmanlıların adayı fethinden 25 yıl sonra Maronit köylerin sayısı 19a düştü (aynı kaynak 1905: makale 2462, Dib 1971: sayfa 177). Osmanlılar Maronit nüfusa çok yüksek vergi uyguladılar ve onları hainlikle suçlayarak tahıllarını talan ettiler, eşlerini ve çocuklarını kaçırıp esarete maruz ettiler (Cirili 1898: sayfa 20). Birçok Maronit adanın savunması esnasında hayatlarını kaybetmişlerdi. Birçokları sonradan katledilmiş, esir olarak alınmış, bazıları da zulümden kaçmak için adanın her tarafına dağılmışlardı. Köylerinde kalmayı tercih eden Maronitler acınacak durumda idiler (Cirili 1898: sayfa 14-15). Bir grup Lübnan’a kaçtı, bir diğer grup ise Venediklileri takip ederek Malta adasına sığındı (aynı kaynak 1971: sayfa 177). Geriye kalanlar ise sadece Osmanlıların değil Rumların da boyunduruğu altına girmek zorunda kaldılar. Onlara karşı uygulanan bu davranışlar Maronit ruhban sınıfının (dini liderlerin) niye artık Kıbrıs değil, Lübnan’da yaşamayı tercih ettklerini açıklar. Maronitlere karşı işlenen katliamlar, onların nüfusunun ve aynı zamanda köylerinin sayısının azalmasının direkt sonucudur. Bu dönemde Maronitlerin ruhani liderleri Piskopos Youssef (1588 ve sonrası) ve Piskopos Youhanna (1588-1596) idi (Daleel 1980: sayfa 108).

Osmanlıların hakimiyeti sırasında bazı avantajlar kazanan Rumlar, Katoliklere karşı intikam eylemlerine başladılar. Adada tek kalan Katolik toplum Maronitler olduğundan Rumların intikamı onlara yönelikti.(Palmieri 1905: makale 2464).İntikam Maronit kiliselerinin ele geçirilmesi ile başladı. Gerekçe olarak Maronit ruhani liderlerinin Venediklilerin tekrar adaya dönmeleri için Osmanlılara karşı komplo kurdukları iddiasını kullandılar. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi Maronit topluma karşı saldırıya geçti. Birçok Maronit katledildi, hapis edildi veya esarete mahkum edildi. Birçokları da Rum Ortodoks kilisesinin boyunduruğu altına girmeye zorlandı. Bu zulüm, aralarında Maronitlerin de bulunduğu çok sayıda Hristiyanların bir kurtuluş yolu olarak İslam dinine geçmelerine neden oldu (Cirili 1898: sayfa 11,21; Palmieri 1905? Makale 2468).

1636 yılına gelindiğine giderek artan baskılar sonucunda Müslümanlaşma süreci hız kazandı.“Yeni düzenin yarattığı aşırı baskılara tahammül edemeyen kişiler gerçek inançlarını gizleyerek Müslüman oldular. Bunların çoğu kuzey dağlık alanlarda ve kuzey kıyılarında, özellikle Tellyria, Kambyyli, Ayia Marina Skillouras, Platani, ve Kornekepos köylerinde yaşayan Ermeni, Maronit ve Arnavut toplumlardı” (Jennings 1993: sayfa 367).İslam dinine geçen Maronitler Lefkoşa vilayetine bağlı Louroujina’da merkezleşiyorlardı.Onlara aşağılayıcı “Linobambaki” lakabı verilmişti (Rumca bir kelime olup keten ve pamuk anlamına gelir (Palmieri 1905? Makale 2468). Bu Maronitler her ne kadar Müslümanlığı Kabul etmiş görünseler de Hristiyanlığı tamamen terketmiş değillerdi. Bazı inançlarına hala bağlı idiler. Osmanlılar adayı terkettikleri zaman tekrar dinlerine dönme umudunu taşıyorlardı. Örneğin, çocuklarını Hristiyan geleneklerine göre vaftiz ediyorlardı ama diğer taraftan İslam dini gereğince erkek çocuklarını sünnet ediyorlardı. Ayrıca çocuklarına bir Hristiyan, bir de Müslüman ismi vermekteydiler (Hackett 1901: sayfa 535; Palmieri 1905? Makale 2464, 2468).
Kutsal Topraklardan gelen ve Franciscan mezhebine bağlı Papaz Celestin de Casalnuovo, Linobambakileri tekrar Hristyanlığa döndürmek için 33 yılını harcadı.Bazı toplumlar olumlu yanıt vererek ondan kendileri için okullar kurmasını istediler.Bu talebe karşılık onlara iki okul açtı.Fakat Rum hiyerarşisi Müslüman fanatikleri kışkırtarak Linobambakilerin üzerine saldırdı ve tarım alanlarını talan ettirdi.Canlarından endişelenen Linobambakiler bunun üzerine dini arzularından, tekrar eski dinlerine dönmekten vazgeçtiler (Palmieri 1905?Makale 2468).

Excerpta Cypria (Kıbrıs Alıntıları) kitabından alınan aşağıdaki bölüm Palmieri’nin Luricina’da Maronit bir toplum olduğu iddiası ile çelişkiye düşmektedir. Sir Francis George Hill, Kıbrıs tarihini en kapsamlı yazan tarihcilerden birtanesi. Palmieri bu konuda kesinlikle hatta yaptığını yazıyor. [23]

Papa Yedinci Clement’in Temsilcisi Rahip Jerome Dandini, Lübnan Maronitlerini ziyaret ettiğinde Kıbrıs’a da uğrayıp adadaki Maronit toplumunu da ziyaret etti.Dandini, Kıbrıs Maronitlerinin Papalığı Lübnan’da olan Maronit Patriğinin idaresinde olduğunu belirtiyor. Dandini ayrıca her bölgenin zaman zaman 1 papazı, bazen de Metoschi’de olduğu gibi 8 papazının bulunduğunu yazıyor. Dandini Kıbrıs’ta aşağıda isimleri verilen 19 Maronit köyünden bahsediyor: Metoschi, Fludi, Santa Marina, (Aya marina) Asomatos, Gambili, Karpasia, Kormakitis, Trimitia, Casapisani, Vono, Cibo, Ieri, Crusicida, Cesalauriso, Sotto Kruscida, Attalu, Cleipirio, Piscopia, Gastria. Ancak 1596 yılında adayı ziyaret ettiğinde adada fazla Maronit rahiplerinin kalmadığını, kimisinin adadan kaçtığını, bazılarının dinlerini değiştirmek zorunda kaldığını, ayrıca adada sadece 10 Maronit bölgesinin kaldığını ve bunların en önemlilelrinin Saint Marina, (Aya Marina) Cormakiti and Asomatos olduğunu yazıyor. Dandini, Maronitlerin durumunun çok kötü olduğunu da ekliyor. Maronitlerin yoksulluğunu, dini liderlerinin olmamasını ve bölgelerinin yoksulluğunu not eden Dandini, Maronit Patriğinin adaya bir Piskopos göndermesini önerdi. Öneriye uyularak 1598 yılında Piskopos olarak atanan Akura rahibi Moise Anaisi 1614 yılına kadar bu görevde bulundu. Onu ziyaretçi Piskopos olarak Lübnan’da bulunan Girgis al Hidnani takip etti (1614 – 1634) (Patriğin isteği üzerine Kıbrıs’ı 1652 yılında ziyaret eden Elias al Hidnani). [24]

*******************************************************************************************

1572 yılında yazılan Mevkufat Defter Anadolunun çeşitli yörelerinden toplam 1689 ailenin Kıbrıs’a transfer edildiğini belirtiyor. Bu transfer uygulaması hız kazanarak devam etti. Aşağıda detayları verilen Mustafa Hasim Altan’ın mükemmel araştırması toplam 5720 ailenin listesini verir. Osmanlı alfabesi üzerine uzman olan Mustafa Hasim Altan, araştırmasında ve 2001 yılında 4 cilt olarak basılan kitapda, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı Devlet Arşivlerinde muhafaza edilen Sultan Selim’in orijinal fermanının çevirisini yapmış bulunmaktadır. Diğer kaynaklar; İstanbul Osmanlı Arşivleri; Muhimme Defteri XIX, SAYFA 334-335 (kopyası aynı zamanda KKTC Milli Arşivlerinde de mevcuttur; Belge 728 – 2531, kutu numarası 28).
Yerleşim alanları ile ilgili ek bilgi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Arşivlerinde muhafaza edilen “İskan Defteri” ve Kamil Kepeci Defteri Numara 2551 kaynaklarından alınmıştır.
Osmanlıların adaya gelişi ile Venediklilerin adadan toplu göçü başlar.İlk zamanlar yapılan araştırmalar sadece Mesaoria ve Mazoto bölgelerinde 76 köyün tamamen boşaltıldığını gösteriyor. [25] Bu bölgelerin yeniden nüfuslandırılması hayati önem taşımaktaydı. Sultan Selim’in 21 Eylül 1572 tarihli fermanı Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden adaya gönderilecek her 10 aileden 1inin bu gerçek ışığında gözden geçirilmesini emreder.

Türkiye’den taşınan nüfusun geldikleri başlıca bölgeler şunlardır; İçeli, Taşeli, Manavgat, Mut, Alanya, Silindi, Burhanlar, Avşar, Maraş, Muğla, Çankır, Divriği, Kayseri, Çorum,Tarsus, Bolu, Bursa, Karaman, Bozök, Ulukışla, Akdağ, Bor, Ilgın, Şhakıl , Akşehir, Niğde, Beyşehir, Ürgü , Develihisar, Koçhisar, Seydişehir, Aksaray, Silifke . Orta Anadolu’dan 5720 aile neticede Kıbrıs’a aktarılmıştır.
Bu ailelerin bazıları Kıbrıs’a vardıklarında Venediklilerin boşalttığı köylere yerleştirildiler. Bunlar arasında şu köyler bulunmaktaydı; Luricina ( Akıncılar) Ay Sozomeno (Arpalık) , Aytotoro (Bozdağ) , Kalohoryo (Çamlıköy) , Elye ( Doğancı ) , Koççina (Erenköy) , Tremetuşa (Uzun Mese ) , Aybifan (Esendağ) , Amadyez (Günebakan) , Diyabodame (Ikidere) , Trahona ( Kizilbaş –Gelibolu) , Kserovuono (Kurutepe) , Margi (Küçükköy) , Vroişa (Yağmuralan) , Limniti (Yeşilırmak) ,Şillura ,Yılmazköy) , Fota (Dağyolu ) , Pileri (Göçeri ) , Trapeza (Teknecik) ,Templos ((Zeytinlik) , Prastyo ( Baf -Yuval) , Artemis ( Ardam), Aysimyo (Avtepe), Ovgoroz (Ergazi), Ayharida ( Ergenekon) , Konetra ( Gönendere), Sinde (İnönü), Kritya ( Kilitkaya), Kukla ( Köprü), Avgalida ( Kurtuluş), Korovya ( Kuruova) , Livatya ( Sazlıköy) , İpsillat ( Sütlüce), Evretu ( Dereboyu ), Melandra (Beşiktepe) , İstinco (Kuşluca), Ayastad ( Zeybekköy), Klavya (Alaniçi ), Aplanda , Pergama ( Beyarmudu) , Petrofan (Esendağ) , Köfünye (Geçitkale) , Mennoya (Ötüken), Pile, Goşşi (Üç Şehitler), Celya (Yıldırım) , Pitargu ( Akkargı) , Aksilu (Aksu) , Ayyani (Aydın), Anatyu (Görmeli), Antroliku (Gündoğdu), Pelatusa ( Kara-ağaç) , Ayyorgi (Kavaklı). [26]

Not edilmesi gereken husus, Türkiye’den Kıbrıs’a aktarılan nüfusun tümünün Müslüman nüfustan oluşmadığıdır. Bazıları Hristiyandılar. İlk yerleşimden sonra köylerini terkeden bazı Hristiyanların geri köylerine dönmelerine izin verildi.Yukarıda isimleri verilen köyler haricinde bazı yeni köyler de fetihte yeralan askerler tarafından veya Türkiye’den sonradan gelen nüfus tarafından kurulmuştu.
Bu sitenin konusu olmasa da bu yeni köylerden bazıları şunlardı;, Mara , Lefke , Gaziveren , Beyköy, Ortaköy , Airda , Mora , Gönyeli , Marata ( Murataga), Sandallar, v.s.
Bilindiği gibi Osmanlı döneminde bazı Hristiyanlar çeşili nedenlerle Müslüman olmuşlardı. Luricina’da yaşayanların kaçının dinini değiştirip Müslüman olduğunu belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Ancak kanıtlar 1572 yılında bazı Türklerin köyümüze geldiğini gösterir. Aynı zamanda din değiştirip Müslüman olan bazı Latinlerin 1571 yılında, Mağusanın fethi esnasında Luricina’ya aktarıldığı da biliniyor.Bölgede Hristiyanlığı terkeden başka Hristiyanların da olduğu ihtimali gözardı edilemez. Bariz olan gerçek, bugünkü aile ağaçlarının çoğunun yukarıda bahsedilen 1700lü yıllardaki ikinci dalga göçmenlerinden oluştuğu gerçeğidir. Bazı aileler kökenlerini henüz tesbit etmiş değillerdir. Araştırmamız devam edecektir.

[1] the great map of Leonida Attar. Written by Francesca Cavazzana Romanelli & Gilles Grivaud.The Bank of Cyprus Cultural foundation. 2006.
[2] The Archaeology of Past and Present in the Malloura Valley,” edited by Derek Counts, P. Nick Kardulias, and Michael Toumazou, 2012.
[3] Halil Inalcik. Ottoman policy and administration in Cyprus after the conquest. 1969 page 10.
[4] Halil Inalcik. Ottoman policy and administration in Cyprus after the conquest. 1969 page 17.
[5] Halil Inalcik. Ottoman policy and administration in Cyprus after the conquest. 1969 page 15.
[6] The Archaeology of Past and Present in the Malloura Valley, edited by Derek Counts, P. Nick Kardulias, and Michael Toumazou, 2012.
[7] Nazim Beratli in a personal correspondence.
[8] Ahmet Gazioglu Turks in Cyprus page 181. & table II page 21 of Halil Inalcik’s, Ottoman policy and administration in Cyprus after the conquest.
[9] Halil Inalcik page 22, table 3. Ottoman policy and administration in Cyprus after the conquest.
[10] History Studies, International Journal of History. 2012. Page 136.
[11] Halil Inalcik page 22, table 3. Ottoman policy and administration in Cyprus after the conquest.
[12] Names & locations of Cyprus lost in the depths of 2500 of history, by Dr Ata Atun.
[13] 1643 Tarihli/History 8428 Cizye defteri, which was the tax census of Christian subjects.
[14] Early family records of Lurucina, by Ibrahim Tahsildar (Tahsildar was a tax collector who kept records of all the families in Lurucina.
[15] Akıncılar (Lurucina) Türklerin Yüzyıllık Varoluş Mücadelesi By Hasan Yücelen ‘Mudaho’.
[16] Ruppert Gunnis. Historic Cyprus 1936. Pages 329-330.
[17] Maps of Lord Kitchener. Section 10, drawn in 1882, and published in 1885.
[18] History Studies, International Journal of History 2012 Page 136.
[19] Excerpta Cypria 1908. Cyprianos. Page 355.
[20] The Turks in Cyprus by Ahmet Gazioglu, 1990.Page 77.
[21] Excerpta Cypria. 1908. Page 181.
[22] Palmieri 1905: col. 2462; Cirilli 1898: 14-15.
[23] George Hill. The history of Cyprus page 305. 1952
[24] Excerpta Cypria 1908. Page 181-184.
[25] The Turks in Cyprus by Ahmet Gazioglu, 1990.Page 74.
[26] The Turks in Cyprus by Ahmet Gazioglu, 1990. Pages 91-92.